İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ

Yorumlar, üniversite yönetiminde adalet ve liyakat konularında ciddi endişeler olduğunu göstermektedir. Özellikle akademik ve idari kadro alımlarında nepotizm ve siyasi kayırmacılık yapıldığına dair güçlü iddialar bulunmaktadır. Rektör yardımcılarının akademik yeterliliği olmayan kızlarının bölümde yönetici olarak atanması gibi spesifik örnekler, bu algıyı güçlendirmektedir. Ayrıca, belirli bir siyasi görüşe sahip olmayan akademisyenlere yönelik "mobbing benzeri" uygulamalar yapıldığı iddiası, kurum içindeki çalışma barışının ve fırsat eşitliğinin zedelendiğine işaret etmektedir.

Akademik kadro ve eğitim kalitesi konusunda belirgin bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. İlk yıllardaki yorumlar, özellikle mühendislik fakültesinde genç, hırslı ve yardımsever bir kadronun varlığına işaret ederek olumlu bir tablo çizmektedir. Bazı bölümlerin (örneğin Diş Hekimliği) Ege Üniversitesi'nden daha iyi olduğu ve bazı hocaların bireysel olarak çok değerli olduğu yönünde görüşler mevcuttur. Ancak, özellikle son yıllardaki yorumlarda eğitimin genel olarak "vasat üstü" olduğu, liyakat yerine torpil ve siyasi referanslarla kadrolaşmanın yaşandığı, bu durumun da eğitim kalitesini düşürdüğüne dair ciddi eleştiriler yer almaktadır. Özellikle mekatronik mühendisliği bölümü ve bazı idari personelin akademik geçmişi olmayan yakınlarının atanması gibi iddialar, bu eleştirilerin temelini oluşturmaktadır.

Verilen metinlerde üniversitenin kurumsal olarak sağladığı burs veya maddi destek olanakları hakkında herhangi bir yoruma rastlanmamıştır. Ancak, bir mezunun veya duyarlı bir vatandaşın, maddi ya da manevi desteğe ihtiyacı olan öğrencilere kişisel olarak yardım etme teklifinde bulunması dikkat çekici ve olumlu bir detaydır.

Derslerin işlenişiyle ilgili en belirgin sorun, özellikle sağlık bilimleri alanında yaşanmaktadır. Tıp, hemşirelik gibi bölümlerde teorik derslerin Çiğli'deki ana kampüste, uygulama ve stajların ise şehrin tamamen farklı bir yakasındaki (Yeşilyurt) Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapılması, öğrenciler için büyük bir lojistik probleme neden olmaktadır. Bu durum, öğrencileri ilk yıllarında Çiğli'de, sonraki yıllarında ise Yeşilyurt'ta ikamet etmeye zorlayarak istikrarsız bir yaşam düzeni yaratmaktadır. Ayrıca pandemi döneminde, diğer köklü üniversiteler online sınav yaparken İKÇÜ yönetiminin öğrencileri ülkenin dört bir yanından sadece sınav için yüz yüze çağırması, katı ve öğrenciyi düşünmeyen bir tutum olarak sert şekilde eleştirilmiştir.

Güvenlik konusunda çelişkili ifadeler bulunmaktadır. Bir yandan, özellikle eğitim dönemlerinde öğrenci yoğunluğu sayesinde ortamın canlı ve güvenli olduğu, tehlikeli bir his yaratmadığı belirtilmektedir. Diğer yandan, kampüsün güvenlik görevlilerine yönelik çok sert eleştiriler vardır. Görevlilerin tutumu, "kendini reina'da bodyguard sanan gerizekalı güvenlikler" gibi ifadelerle kaba ve haddini aşan bir tavır olarak nitelendirilmiştir. Bu durum, öğrencilerin güvenlik personeliyle olumsuz deneyimler yaşadığını göstermektedir.

Üniversitenin kampüs yapısı, en çok eleştiri alan konuların başında gelmektedir. Eski bir TEKEL deposu ve tütün fabrikası arazisine kurulmuş olması, kampüsün genel atmosferini olumsuz etkilemektedir. Yorumlarda sıkça "şantiyeden bozma", "harabenin ortası", "organize sanayi sitesi" ve "fabrika" gibi benzetmeler kullanılmaktadır. Yeşil alanların, peyzajın ve öğrencilerin sosyalleşebileceği alanların yetersizliği en büyük şikayetlerdendir. Altyapı sorunları, özellikle yağmurda oluşan su birikintileri ve bozuk yollar da sıkça dile getirilmektedir. Zamanla kampüs çevresinde ve içinde yeni kafe ve binalar açılmış olsa da, genel algı, kampüsün bir üniversite kimliğinden çok, ruhsuz ve bakımsız bir endüstriyel alan olduğu yönündedir.

Kampüsün kendi içindeki ulaşım ve yerleşim düzeni de önemli bir sorun kaynağıdır. Özellikle ana giriş kapısı ile derslikler arasındaki mesafenin çok uzun olduğu, bu yolu sıcak ve soğuk havalarda yürümenin eziyet verici olduğu belirtilmektedir. Öğrencilerin araçlarıyla kampüs içine girmelerinin engellenmesi ve "öğrenci otoparkı" adı altında yapılan küçük otoparkın giriş kapısının yanında, yani binalardan uzakta konumlandırılması büyük bir eleştiri konusudur. Ayrıca kampüs içi yönlendirme levhalarının yetersizliği, özellikle ilk kez gelenler için kafa karışıklığı yaratmaktadır.

Üniversitenin kuruluşundan itibaren siyasi tartışmaların odağında olduğu anlaşılmaktadır. İsminin, CHP'nin önerdiği "Zübeyde Hanım Üniversitesi" yerine AKP tarafından "Kâtip Çelebi" olarak belirlenmesi, ilk siyasi gerilim olarak yorumlarda yer almaktadır. Ayrıca, geçmişte "FETÖ'nün yuvası" olduğu, 15 Temmuz sonrası bu yapıdan arındırıldığı ancak yerini "siyasal islamcılar tarafından yönetilen" bir idarenin aldığına dair güçlü iddialar mevcuttur. Bu durum, üniversitenin akademik özerkliğinin ve tarafsızlığının sorgulanmasına neden olmaktadır.

Üniversitenin sosyal yaşam olanakları, en zayıf yönlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Yorumların büyük bir çoğunluğu, kampüsün ve yakın çevresinin sosyal aktivite açısından "kısıtlı" ve "yetersiz" olduğu konusunda birleşmektedir. Öğrencilerin sosyalleşmek için genellikle 20-30 dakika mesafedeki Karşıyaka/Bostanlı'ya veya daha uzak olan Bornova'ya gitmek zorunda kaldıkları belirtilmektedir. Zamanla kampüs etrafında kafelerin açılmasıyla bir miktar canlanma yaşansa da, bu durumun köklü üniversitelerdeki kampüs hayatının yerini tutmadığı ve sosyal ortamın genel olarak zayıf kaldığı anlaşılmaktadır.

Teknolojik altyapı konusunda üniversitenin çelişkili bir performansı olduğu görülmektedir. Bir yandan, ülkenin en iyi kampüs bilgi sistemi yazılımlarından birini geliştirdiği yönünde olumlu bir yorum bulunurken, diğer yandan bu sistemlerin pratikteki işleyişi sert bir şekilde eleştirilmektedir. Öğrenci işlerinin sık sık "sistemde hata var" mazeretine sığınması, yatay geçiş başvuru arayüzünün "iğrenç" ve anlaşılmaz olması ve en önemlisi, 2021'de yaşanan hacklenme olayıyla tüm öğrenci ve personel bilgilerinin çalınması, teknolojik altyapının güvenilirliği ve kullanışlılığı konusunda ciddi soru işaretleri yaratmaktadır.

Üniversitenin konumu ve ulaşım imkanları, hakkında en çok tartışılan ve zıt görüşlerin bulunduğu konudur. Genel kanı, okulun Çiğli-Balatçık'ta bulunması sebebiyle şehir merkezine (Alsancak, Konak, Bornova) uzak olduğu yönündedir. Bu uzaklık, bazı öğrenciler tarafından "Beşiktaş-Silivri" veya "Kadıköy-Tuzla" mesafelerine benzetilerek abartılı bir dille eleştirilmiştir. Diğer yandan, bir grup öğrenci bu eleştirilerin abartılı olduğunu, İZBAN Egekent durağına 10-15 dakikalık yürüme mesafesi sayesinde Karşıyaka ve Alsancak gibi merkezlere yarım saat gibi sürelerde ulaşılabildiğini savunmaktadır. Özel aracı olanlar için çevre yolu bağlantısı bir avantaj olarak görülse de, özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlerde merkeze ulaşımın bir saati bulabileceği de belirtilmektedir. Sonuç olarak, ulaşım imkanları mevcut olsa da, okulun konumu "İzmir'de okuma" hayali kuran öğrenciler için bir hayal kırıklığı kaynağıdır.

Uluslararası olanaklar ve yabancı dil eğitimi, üniversitenin olumlu yönleri arasında sayılabilir. Birçok bölümde %30 veya %100 İngilizce eğitim verilmesi, üniversitenin bu konuya verdiği önemi göstermektedir. 2013 gibi erken bir tarihte yapılan bir yorumda, yeni kurulmuş bir fakültenin bile Erasmus anlaşmaları için girişimlerde bulunduğu ve bu sayıyı artırmayı hedeflediği belirtilmiştir. Daha güncel bir yorumda ise bir öğrencinin Erasmus programından faydalandığını ve memnun kaldığını belirtmesi, bu hedeflere ulaşıldığına işaret etmektedir.

Yemek konusunda ikili bir yapı göze çarpmaktadır. Üniversitenin kendi yemekhanesi, 2016 tarihli bir yoruma göre, hem yemeklerinin güzelliği hem de 2.5 TL gibi oldukça uygun fiyatıyla övgü almaktadır. Buna karşın, kampüs çevresinde açılan özel kafelerin fiyat politikası sert bir şekilde eleştirilmektedir. Bu işletmelerin "öğrenciden ne koparsak kârdır" mottosuyla hareket ettiği ve fiyatlarının ateş pahası olduğu belirtilmektedir.

Barınma konusunda hem olumlu hem de olumsuz yorumlar bulunmaktadır. Üniversitenin, "Türkiye'deki en iyi KYK yurduna sahip olduğu" yönünde çok olumlu bir yorum dikkat çekmektedir. Kampüs çevresinde, özellikle son yıllarda, 1+1 daireler ve apartların sayısında büyük bir artış yaşanmıştır; hatta bazıları havuzlu ve spor salonlu olarak nitelendirilmektedir. Ancak bu yeni yapılaşmayla birlikte, kampüs civarındaki ev kiralarının "ateş pahası" olduğu ve bazı sitelerde oturma ruhsatı olmadığı için şantiye elektriği ve suyu kullanılması gibi sorunların yaşanabildiği belirtilmektedir.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi'nin genel imajı, "yeni" ve "gelişmekte olan" bir kurum olmasının yanı sıra, bir dizi olumsuz algıyla da şekillenmektedir. En yaygın sorunlardan biri, isminden dolayı sıkça özel üniversite sanılmasıdır. Üniversitenin adı, bazı yorumcular tarafından kulağa hoş gelmeyen veya bir üniversiteye yakışmayan bir isim olarak eleştirilmiştir. İzmir'deki diğer devlet üniversiteleri olan Ege ve Dokuz Eylül ile yapılan kıyaslamalarda genellikle daha alt sıralarda konumlandırılmaktadır. Politik kadrolaşma ve FETÖ bağlantısı iddiaları da üniversitenin akademik imajına zarar veren önemli unsurlardır. Olumlu tarafta ise, özellikle ilk yıllarda "yeni nesil devlet üniversitesi" sloganıyla ve geleceğe yönelik potansiyeliyle umut veren bir kurum olarak görülmüştür.

İdari personel, özellikle de öğrenci işleri birimi, üniversitenin en çok şikayet alan yönlerinden biridir. Yorumların büyük bir kısmı, personelin ilgisiz, çözüm odaklı olmayan, bürokratik ve iletişim sorunları yaşayan bir yapıya sahip olduğu yönündedir. Öğrencilerin en basit işlemler için bile sürekli engellerle karşılaştığı, "sistemde hata var", "öğleden sonra gel" gibi geçiştirici cevaplar aldığı sıkça belirtilmektedir. Bir öğrencinin mezuniyet sürecinde yaşadığı ve diplomasını alırken bile eksik belge verilmesi gibi sorunlar, sistemin ne denli problemli olduğunu göstermektedir. Buna karşın, kütüphane ve bazı fakülte personelinin güler yüzlü ve yardımsever olduğuna dair birkaç olumlu yorum da bulunmaktadır, ancak genel algı son derece olumsuzdur.

Üniversitenin iş ve kariyer olanaklarına dair en somut ve olumlu yorumlar, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) ile ilgilidir. Fakültenin, Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (AOSB) ile neredeyse iç içe olması, en büyük avantajı olarak sunulmaktadır. 2013 tarihli bir yoruma göre, bölgedeki yerli ve yabancı şirketlerle yapılan özel anlaşmalar sayesinde öğrencilerin sadece staj değil, ders dönemlerinde de bu şirketlerde çalışma ve alan araştırması yapma imkanına sahip olacakları vaat edilmiştir. Bu durum, mezunların iş hayatına daha donanımlı başlamaları için önemli bir fırsat olarak görülmektedir.

Üniversite, "İzmir'de olma" avantajını ve dezavantajını bir arada sunan bir konumdadır. Şehrin adının getirdiği çekicilik, pek çok öğrenci için önemli bir tercih sebebidir. Özellikle Karşıyaka ve Bostanlı gibi canlı merkezlere İZBAN ile kolayca ulaşılabilmesi, bu avantajın en önemli parçasıdır. Ancak, kampüsün şehrin çeperinde, Balatçık gibi gelişmekte olan bir bölgede yer alması, öğrencilerin hayal ettikleri klasik İzmir öğrenci hayatından (örneğin Alsancak veya Bornova'daki gibi) uzak kalmalarına neden olmaktadır. Bu durum, bazı öğrenciler için "İzmir hayallerini yıkan" bir hayal kırıklığı olarak nitelendirilmiştir.