IĞDIR ÜNİVERSİTESİ

Bu kategori, üniversitenin kuruluş yıllarına dayanan çok ciddi bir iddiayı içermektedir. 2012 yılında yapılan bir yoruma göre, akademik personel alımlarında liyakat yerine kişisel tanıdıklıkların belirleyici olduğu, hatta sınav notlarının belirli adayların kazanması için ayarlandığı öne sürülmüştür. Yorumda, "ilgili konudaki yeterliliği değil de eş-dost-tanıdık konusundaki yeterliliği gözetilmiş" denilerek, üniversitede bir "koltuk sevdası" olduğu ve adaletsiz bir ortamın hakim olduğu ima edilmiştir. Bu, üniversitenin imajını derinden zedeleyen bir eleştiri olup, daha sonraki yıllarda bu konuya dair başka bir yoruma rastlanmamıştır.

Akademik kadro ve eğitim kalitesi konusunda yorumlar derin çelişkiler barındırmaktadır. Üniversitenin ilk yıllarına ait (2012) bir yorumda, liyakatten uzak, "koltuk sevdası peşindeki" ve "eş-dost-tanıdık" ilişkileriyle göreve gelen bir akademik yapıdan bahsedilerek çok sert eleştiriler yöneltilmiştir. 2019-2020 yıllarındaki yorumlar da bu olumsuz algıyı kısmen sürdürerek hoca kalitesinin düşüklüğünden ve alakasız bölümlere alakasız akademisyenlerin atanmasından şikayet etmektedir. Buna karşın, özellikle son birkaç yılda yapılan yorumlarda, "iyi yetişmiş akademisyenlerin görev yaptığı", "tarımda yararlı çalışmaların yürütüldüğü" ve bazı hocaların ismen övüldüğü ("süleyman temiz hocam mükemmel bir insan") görülmektedir. Bu durum, geçmişteki olumsuz imaja rağmen son dönemde akademik alanda olumlu bir yönde değişim yaşandığına veya en azından bazı bölümlerde kalitenin arttığına işaret etmektedir.

Verilen metinlerde bu konu hakkında herhangi bir yoruma rastlanmamıştır.

Bu kategori hakkında oldukça sınırlı sayıda yorum bulunmaktadır. Mevcut tek yorum, derslerin içeriği ve işlenişiyle ilgili yönetimin keyfi bir tutum sergilediğini ve öğrenci taleplerinin dikkate alınmadığını belirterek olumsuz bir tablo çizmektedir.

Güvenlik ve denetimle ilgili olarak sadece bir yoruma rastlanmıştır. Bu yorum, kampüs içinde yoğun bir güvenlik varlığına işaret ederek, "her yerde muhafızlar var" ifadesiyle bu durumu baskıcı veya rahatsız edici bulduğunu ima etmektedir. Bu, güvenlik algısının kişiden kişiye değişebileceğini gösteren tekil bir bakış açısıdır.

Kampüs yapısı, üniversite hakkındaki yorumların en çok odaklandığı ve en çelişkili görüşlerin ortaya konduğu alandır. Kampüsün konumu, neredeyse tüm yorumcular tarafından "dağın başına kurulmuş" ve şehre uzak olduğu için şiddetle eleştirilmektedir. Bu durum, üniversite yer seçiminin mantıksız bulunduğu yönünde ortak bir kanı oluşturmuştur. Diğer yandan, bu dezavantajlı konumun bir getirisi olarak kampüsün manzarası, havası ve doğal ortamı sıkça övülmektedir; "Ağrı Dağı manzarası", "seyir tepesi" ve "temiz hava" gibi ifadelerle kampüsün görsel ve çevresel güzelliği vurgulanmaktadır. Fiziksel altyapı konusunda ise, ilk yıllarda "küçük ve dağınık binalar" olarak nitelenen yapıların zamanla geliştiği, yeni spor alanları, uygulama oteli, cami gibi tesislerin eklendiği ve "modern olanaklarla donatıldığı" belirtilmektedir. Ancak binaların mimarisi ve çevre düzenlemesinin kötü olduğuna dair eleştiriler de mevcuttur. Sonuç olarak, ulaşımı zor ve izole ancak manzarası güzel ve tesisleri gelişmekte olan bir kampüs portresi ortaya çıkmaktadır.

Kampüs içi ulaşım hakkında yalnızca bir adet yoruma rastlanmıştır. Bu yorumda, fakülte binalarının birbirinden uzak konumlandığı belirtilerek kampüs içi hareketliliğin zorluğuna dikkat çekilmiştir. Veri yetersiz olmakla birlikte, bu durumun geniş bir alana yayılan kampüslerde karşılaşılan yaygın bir sorun olabileceğini düşündürmektedir.

Üniversitenin siyasi olaylarla gündeme geldiği, 2016 yılına ait iki yorumla görülmektedir. Bir yorumda, "Barış İçin Akademisyenler" bildirisini imzalayan bir araştırma görevlisinin terör propagandası yaptığı gerekçesiyle üniversite tarafından memurluktan çıkarılma kararının YÖK'e bildirildiği belirtilmiştir. Aynı döneme ait başka bir yorumda ise dönemin rektörünün gözaltına alındığı bilgisi yer almaktadır. Bu yorumlar, belirli bir dönemde üniversitenin siyasi çalkantılar yaşadığına işaret etmektedir.

Sosyal yaşam, üniversitenin en zayıf halkalarından biri olarak görülmektedir. Yorumlarda kampüsün sosyal açıdan kısır bir yer olduğu vurgulanmaktadır. Öğrenciler, "bırakın gelişmeyi sosyalleşmeyi bildiklerinizi bile unutabilirsiniz" gibi keskin ifadelerle sosyal aktivite eksikliğinden yakınmaktadır. Kampüsün konumu nedeniyle "etrafta dolaşacak bir şey yok" ve "hiçbir aktivite yok" denilerek, öğrencilerin ders dışında vakit geçirebilecekleri imkanların son derece kısıtlı olduğu belirtilmektedir. Bu genel olumsuz tabloya karşın, bir öğrencinin "gayet hoşgörülü samimi insanlarla okuyorum" şeklindeki yorumu, sosyal çevrenin kişisel ilişkilere bağlı olarak olumlu da deneyimlenebileceğini göstermektedir.

Teknolojik altyapı, üniversitenin güçlü ve övülen yönlerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle 2016'da hizmete açılan Araştırma Laboratuvarı Uygulama ve Araştırma Merkezi (ALUM), "sahip olduğu modern ve teknik cihazlarla" hem üniversite hem de bölge için önemli bir merkez olarak vurgulanmaktadır. Yakın tarihli bir yorumda ise üniversitenin "uçak teknolojisinden yerli, milli ve yenilenebilir enerji ile yapay zekaya kadar" birçok konuda çalışma yürüttüğü belirtilerek teknolojik vizyonunun genişlediği gösterilmektedir. Bu yorumlar, üniversitenin teknoloji ve araştırma altyapısına ciddi yatırım yaptığını kanıtlamaktadır.

Üniversiteye ulaşım, yorumlarda en istikrarlı ve en olumsuz eleştirilerin yapıldığı konudur. Kampüsün şehir merkezine uzak ve dağlık bir alanda konumlanması, öğrenciler için sürekli bir sorun teşkil etmektedir. Yorumcular, "şehirden uzakta olması olumsuz yanı" ve "üniversite neden bu kadar uzağa inşa edildi?" gibi ifadelerle bu durumu sorgulamaktadır. Yakın tarihli bir yorumda dahi "ulaşım sorunundaki olumsuzluklar henüz giderilebilmiş değildir" denmesi, bu problemin yıllardır çözülemediğini ve kronik bir hal aldığını göstermektedir. Bu durum, öğrencilerin günlük yaşamını doğrudan etkileyen en önemli dezavantaj olarak öne çıkmaktadır.

Üniversitenin uluslararası kimliği hakkında sınırlı sayıda yorum bulunmaktadır. Bir yorumda, üç ülkeye sınır olması ve yabancı öğrencilerin varlığı nedeniyle üniversitenin "uluslararası bir üniversite" olduğu vurgulanmıştır. Bu, coğrafi konumunun getirdiği potansiyele işaret eden olumlu bir gözlemdir. Ancak yabancı dil eğitimi veya uluslararası değişim programları gibi spesifik konulara dair herhangi bir yoruma rastlanmamıştır.

Verilen metinlerde bu konu hakkında herhangi bir yoruma rastlanmamıştır.

Barınma imkanları konusunda birbiriyle çelişen iki güncel yorum bulunmaktadır. Bir yandan, mevcut yurtların durumu "berbat kötü ve pis" şeklinde son derece olumsuz bir dille tasvir edilmektedir. Diğer yandan ise bu soruna bir çözüm olarak kampüs içerisinde "önemli kapasitede kyk yurdu devreye girmektedir" bilgisi paylaşılmıştır. Bu durum, yurtlarla ilgili ciddi bir sorun yaşandığını ancak bu sorunu çözmeye yönelik yeni ve önemli bir yatırımın yapıldığını göstermektedir.

Üniversitenin imajı, zaman içinde büyük bir değişim ve çelişki sergilemektedir. Kuruluş yıllarında (2011), "kapatılması gereken üniversite" ve "işsizler ordusu yetiştireceği kesin" gibi ifadelerle diplomanın değersizliği ve kurumun gereksizliği vurgulanmıştır. Bu olumsuz algı, 2019'da yapılan "üniversite olmadığına eminim" gibi alaycı yorumlarla devam etmiştir. Ancak bu karamsar tabloya karşılık, özellikle son yıllarda üniversitenin "hızla büyüyen", "parlayan yıldızı" ve "bölgemiz ve türkiye’nin saygın üniversitelerinden biri olma yolunda" ilerleyen bir kurum olduğu yönünde güçlü bir karşı söylem de gelişmiştir. Özellikle fiziksel gelişim ve ihtisaslaşma çabaları, imajı olumlu yönde etkilemiş görünmektedir. Yine de harcanan yüksek paralara karşılık ülkeye katkısının sorgulanması gibi eleştiriler, imaj konusundaki tartışmaların sürdüğünü göstermektedir.

İdari personel ve işleyişle ilgili yorumlar sınırlı olmakla birlikte mevcut olanlar çelişkilidir. Bir yanda, idari süreçlerin yavaşlığı ve personelin yetersizliği, "kayıt işlemlerinde yetkin kimse yokmuş gibi davranılıyor" ve "ağır aksak çalışan bir sistem" sözleriyle eleştirilmektedir. Diğer yanda ise yönetimin çabası, "ellerinden geleni yapan bir yönetmelik mevcut" ifadesiyle takdir edilmektedir. Bu durum, idari birimlerde hem sorunların hem de çözüm odaklı yaklaşımların bir arada bulunabileceğini düşündürmektedir.

Mezuniyet sonrası iş ve kariyer olanakları, en karamsar ve en iyimser yorumların bir arada bulunduğu bir alandır. Üniversitenin ilk yıllarındaki yorumlar, buradan alınacak diplomanın bir işe yaramayacağı konusunda son derece nettir. "Eğer mezunları iş bulamayacaksa ne gereği var" ve "mezun olunca çeyizinizde saklayacağınız bir diplomadan başka birşey yoktur" gibi ifadeler, derin bir umutsuzluğu yansıtmaktadır. Buna karşın, daha güncel ve olumlu bir bakış açısı, üniversitenin özellikle "tarımda ihtisas üniversitesi" olmasının bir avantaj yarattığını belirtmektedir. Hatta bir yorumda, bir mezunun doktorasını tamamlayıp "amerikaya profesor olarak gitti"ği ve Oxford'a geçtiği gibi (doğruluğu teyit edilemese de) son derece parlak bir kariyer örneği sunulmuştur. Bu durum, genel algının zamanla değişebileceğini ve bireysel başarının mümkün olduğunu göstermektedir.

Iğdır şehri hakkındaki yorumlar, birbiriyle taban tabana zıt deneyimleri yansıtmaktadır. Olumlu tarafta, şehir "doğunun izmiri" olarak nitelendirilmekte, ılıman iklimi, doğal güzellikleri, temiz havası ve suyu övülmektedir. Hatta bir yorumcu, şehrin havasının hastalıklara iyi geldiğini iddia ederek, Iğdır'ı "yeşil ığdır" olarak idealize etmektedir. Olumsuz tarafta ise, tam tersi bir tablo çizilmektedir. Şehir "berbat" ve "saçma sapan" olarak nitelendirilmiş, özellikle hava kirliliğinin ve kanser vakalarının fazla olduğu yönünde çok ciddi bir eleştiri getirilmiştir. Bu keskin ayrım, Iğdır'daki yaşam deneyiminin kişisel beklentilere ve belki de yaşanılan döneme göre büyük farklılıklar gösterdiğini ortaya koymaktadır.