ABDULLAH GÜL ÜNİVERSİTESİ

Adalet ve eşitlik konularında yapılan yorumlar, üniversite içinde ciddi sorunlar yaşandığını göstermektedir. Özellikle son yıllara ait yorumlarda, kayırmacılık ve ayrımcılık iddiaları ön plandadır. "Torpil gırla dönüyor, ama hissettirmiyorlar" ifadesi, liyakatsizliğin gizli bir şekilde yürütüldüğü algısını yansıtmaktadır. Uluslararası öğrenciler, kendilerine karşı ırkçı bir tutum sergilendiğini, hocaların Türk öğrencilere daha fazla ilgi gösterdiğini ve önemli duyuruların bile Türkçe yapıldığını belirterek ciddi bir ayrımcılığa maruz kaldıklarını dile getirmişlerdir. Ayrıca, öğrencilerin en ufak eleştiride "hain" ilan edilebildiği veya haklarında soruşturma açıldığı iddiaları, kurum içindeki ifade özgürlüğü ve adalet ortamına dair endişeleri artırmaktadır.

Akademik kadro ve eğitim kalitesi konusunda yorumlar derin bir çelişki sergilemektedir. Bir yanda, özellikle ilk yıllarda, akademisyenlerin çoğunluğunun yurt dışı doktoralı, alanında yetkin (ASME Fellow, TÜBA ödüllü) ve öğrencilerle samimi ilişkiler kuran kaliteli isimler olduğu vurgulanmaktadır. Bu durum, üniversitenin en büyük artılarından biri olarak görülür. Diğer yanda ise, özellikle son dönem yorumlarında, eğitim sisteminin çok kötü olduğu, iyi hocaların üniversiteden ayrıldığı, kalan bazı hocaların İngilizce yetersizliği veya liyakatsizliği gibi ciddi eleştiriler yer almaktadır. Uluslararası öğrenciler ise bazı öğretim üyelerinin ırkçı tutumlarından ve derslerde Türkçe konuşmalarından şikayetçidir. Bu zıt görüşler, üniversite içinde akademik kalitenin homojen olmadığını ve zamanla bir düşüş yaşandığı algısını güçlendirmektedir.

Burs ve maddi destek olanakları, üniversitenin kuruluş dönemindeki en dikkat çekici ve tartışmalı özelliği olmuştur. İlk 1000'e giren öğrenciye 2300 TL gibi rakamlara varan aylık burslar, ücretsiz yurt, laptop hediyesi ve mezuniyette 10.000 dolarlık kariyer desteği gibi vaatler, hem büyük bir ilgi uyandırmış hem de "bu değirmenin suyu nereden geliyor?" sorusunu akıllara getirmiştir. Bu cömertliğin, başarılı öğrencileri çekmek için bir "aparat" olduğu ve amacının sorgulanması gerektiği yönünde eleştiriler yapılmıştır. Ancak son yıllara ait yorumlar, bu maddi desteğin önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. Bir yorumda, eskiden herkesin aldığı bursun artık sadece bir kişiye verildiği, bir diğerinde ise "eski maddi desteğe sahip değil, dolayısıyla bir çok şeyden tasarruf hali hakim" denilerek, okulun finansal gücünün eskisi gibi olmadığına işaret edilmiştir.

Derslerle ilgili yorumlar, özellikle hazırlık sınıfı ve ders planlaması gibi konularda yoğunlaşan ciddi eleştiriler içermektedir. Hazırlık eğitiminin "despotça kuralları" olduğu, aşırı zor ve caydırıcı bulunduğu, bu nedenle çok sayıda öğrencinin okulu bıraktığı sıkça dile getirilmiştir. Derslerin tamamen İngilizce anlatılması, sıfırdan başlayan öğrenciler için anlaşılmazlığa yol açmaktadır. Ayrıca, ders programlarının çok dağınık olması (örneğin sabah ve öğleden sonra dersleri arasında saatlerce boşluk bulunması) ve add-drop haftasının dersler başlamadan yapılması gibi uygulamalar, hem öğrencilerin hem de hocaların konsantrasyonunu bozan anlamsız pratikler olarak görülmektedir. Olumlu olarak ise seçmeli dil derslerinin varlığına değinilmiştir.

Verilen metinlerde bu konu hakkında herhangi bir yoruma rastlanmamıştır.

Üniversitenin kampüs yapısı, yorumlar arasındaki en tutarlı ve ezici çoğunlukla olumlu değerlendirilen özelliğidir. Tarihi Sümerbank Bez Fabrikası'nın restore edilerek modern bir eğitim kampüsüne dönüştürülmesi, hemen hemen tüm yorumcular tarafından büyük bir başarı olarak nitelendirilmektedir. Kampüsün mimarisi "ödüllü", "muhteşem" ve "Santralistanbul'u hatırlatan" gibi ifadelerle övülmektedir. Özellikle tarihi dokuya zarar verilmeden yapılan restorasyon, modern çelik binalar, yeşil alanlar, içindeki müzeler ve kütüphane gibi unsurlar büyük beğeni toplamaktadır. Fitness salonunun ise Kayseri'deki diğer tüm spor salonlarından çok daha üstün imkanlara sahip olduğu özellikle belirtilmiştir. Bu özellikler, üniversiteyi vakıf üniversitesi gibi gösteren temel unsurlardan biri olarak kabul edilmektedir.

Verilen metinlerde bu konu hakkında herhangi bir yoruma rastlanmamıştır.

Üniversite, isminden dolayı kuruluşundan itibaren siyasi tartışmaların merkezinde yer almıştır. İlk yıllardaki yorumlar, henüz görevdeyken bir cumhurbaşkanının adının üniversiteye verilmesini "megalomani", "görgüsüzlük" ve "yalakalık" olarak niteleyerek sert bir şekilde eleştirmiştir. Bu durumun, üniversitenin saygınlığına gölge düşüreceği ve siyasi bir proje olduğu yönünde endişeler dile getirilmiştir. Bazı yorumcular ise bu durumu, Süleyman Demirel veya Turgut Özal gibi geçmiş liderlerin isimlerinin verilmesiyle kıyaslayarak normal karşılamıştır. Sonraki yıllarda ise üniversitenin siyasi baskı altında kalma riski ve Abdullah Gül'ün siyasi pozisyonundaki değişimlerin kurumu olumsuz etkilediği belirtilmiştir. Özellikle 2016'da "Barış İçin Akademisyenler Bildirisi"ni imzalayan bir profesörün istifasının istenmesi, üniversitenin akademik özerkliği ve ifade özgürlüğüne yönelik tutumunu sorgulatan somut bir olay olarak kayıtlara geçmiştir.

Sosyal yaşam, özellikle üniversitenin bulunduğu şehir olan Kayseri bağlamında eleştirilen bir konudur. Kayseri'nin sosyal olanaklar açısından zayıf olduğu, öğrencilerin etkinlik olarak "cuma namazına mı gidecek?" gibi ironik sorularla eleştirildiği görülmektedir. Üniversite içinde ise "Gençlik Fabrikası" gibi yenilikçi yapılar ve sosyal becerilere odaklanan dersler olumlu bulunmuştur. Ancak genel kanı, özellikle büyük şehirlerden gelen öğrenciler için sosyal hayatın yetersiz kalacağı yönündedir. Bir yorumcu, bu okulun İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerden gelenler için uygun olmadığını, daha çok Anadolu'nun farklı şehirlerinden gelecek öğrencilere hitap ettiğini belirtmiştir.

Teknolojik altyapı, üniversitenin güçlü ve övülen yönlerinden biridir. Özellikle tanışma günlerine katılan bir öğrenci, sınıfların "son teknoloji donanımlarla donatılmış" olduğunu ve maddi imkanlardan asla kısılmadığını belirtmiştir. İlk öğrencilere hediye edilen Macbook Air'ler de bu cömert teknolojik desteğin bir göstergesi olarak sunulmuştur. Ancak, son yıllara ait bir yorumda "internet sorunu" yaşandığı ve sistemsel olarak geçilen derslerin geçilmemiş gibi görünmesi gibi problemlerin ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Bu durum, teknolojik altyapının güçlü olmasına rağmen bakım ve işleyişinde sorunlar yaşanabildiğini göstermektedir.

Verilen metinlerde bu konu hakkında herhangi bir yoruma rastlanmamıştır.

Uluslararası fırsatlar ve yabancı dil eğitimi, üniversitenin en çelişkili ve tartışmalı alanlarından biridir. Üniversite, %100 İngilizce eğitim verdiğini ve bu sayede kaliteli yabancı öğrencileri çektiğini iddia etmektedir. Bazı yabancı öğrenciler de bu durumdan memnun olduklarını ve hocaların kendilerine tercüme yaptığını belirtmektedir. Ancak, çok sayıda ciddi eleştiri de mevcuttur. Özellikle hazırlık eğitiminin aşırı zor, "despotça" kurallara sahip ve caydırıcı olduğu, birçok öğrencinin bu yüzden okulu bıraktığı vurgulanmaktadır. Uluslararası öğrenciler, eğitimin kesinlikle %100 İngilizce olmadığını, hocaların derslerde ve duyurularda çok fazla Türkçe konuştuğunu ve kendilerine karşı ayrımcılık yapıldığını dile getirmiştir. Bu durum, üniversitenin uluslararasılaşma iddiası ile uygulamaları arasında büyük bir tutarsızlık olduğunu göstermektedir.

Yemek olanakları hakkında sınırlı sayıda yorum bulunmaktadır. Olumlu olarak, yemek ücretlerinin öğrenciler için oldukça uygun olduğu ve kampüs içindeki kafelerin diğer üniversitelere göre daha ucuz olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, kampüs içine Starbucks gibi markaların açılması da olumlu bir gelişme olarak görülmektedir. Bu konuda belirgin bir olumsuz yoruma rastlanmamıştır.

Barınma imkanları, üniversitenin olumlu yönlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Özellikle ilk yıllarda, başarılı öğrencilere ücretsiz yurt imkanı sunulması önemli bir avantaj olarak görülmüştür. Eski memur ve işçi lojmanlarının "öğrenci köyü" haline getirilerek barınma sorununun çözüldüğü belirtilmiştir. Yakın tarihli bir yorumda ise bir öğrenci, farklı KYK yurtlarında kaldıktan sonra AGÜ yurdunun değerini daha iyi anladığını ve "gerçekten çok rahat ve kaliteli" olduğunu ifade etmiştir. Bu konuda olumsuz bir yoruma rastlanmamıştır.

Üniversitenin imajı, kuruluşundan bu yana çelişkilerle doludur. Başlangıçta "reklam kokan yazılar" ve büyük vaatlerle parlatılan bir imaj çizilmiş, "Türkiye'nin ilk vakıf destekli devlet üniversitesi" gibi iddialarla (daha sonra Abant İzzet Baysal Üniversitesi örneğiyle çürütülmüştür) öne çıkmaya çalışmıştır. Bu durum, üniversitenin kendi eliyle diğer devlet üniversitelerini karaladığı şeklinde yorumlanmıştır. İsminin siyasi olması, baştan beri bir antipati yaratmıştır. Zamanla, "parayı nereye akıtacağını bilemeyen", "öğrencileri mutsuz" ve "sıralamaları düşen" bir kurum imajı eleştirilerde yer bulmuştur. Öğrencilerin önemli bir kısmının yatay geçiş yapması, bu imajı zedeleyen en somut göstergelerden biri olarak sunulmuştur. Buna karşın, özellikle dışarıdan bakanlar için kampüsün mimarisi ve ilk izlenim, olumsuz önyargıları kırabilecek kadar güçlü bir pozitif imaj yaratmaktadır.

İdari personele yönelik yorumlar genellikle olumsuzdur ve kurumdaki temel sorunlardan biri olarak gösterilmektedir. Bir mezun, yönetimin tüm sektörlerindeki organizasyonun "son derece berbat" olduğunu belirtmiştir. Son yıllardaki yorumlar bu eleştiriyi daha da ileri taşıyarak, geriye sadece "torpilli memurlar, yöneticilerin statülerini kendi statüleri sanan sekreterler" ve eleştiriye kapalı yöneticilerin kalacağını iddia etmektedir. İdari kadroların liyakatsizliği ve öğrencilerin sorunlarına çözüm bulmadaki yetersizlikleri vurgulanmaktadır. Olumlu olarak ise sadece bir yorumda idari işler ve sekreteryadaki personelin ilgili ve bilgili olduğu ifade edilmiştir.

İş ve kariyer fırsatları, üniversitenin kuruluş dönemindeki en iddialı vaatlerinden birini oluşturmaktadır. Özellikle mezuniyet sonrası verilecek olan 10.000 dolarlık girişimci desteği ve ABD'de burslu yüksek lisans gibi imkanlar, reklamların ve tanıtımların ana konusunu oluşturmuştur. Mezun olanların yurt dışında çalışma imkanının bulunduğu ve bu şekilde çalışan tanıdıkların olduğu belirtilmiştir. Ancak bu konuda sunulan somut sonuçlar veya güncel duruma ilişkin veriler yorumlarda yer almamaktadır. Dolayısıyla, ilk baştaki büyük vaatlerin ne ölçüde gerçekleştiği belirsizdir.

Kayseri'de bulunmak, üniversite hakkındaki yorumlarda önemli bir dezavantaj olarak sıkça vurgulanmaktadır. Şehir, sosyal ve kültürel olanaklar açısından "vasat" olarak nitelendirilmekte ve büyük şehirlerdeki üniversite hayatını arayanlar için yetersiz görülmektedir. Yorumlarda Kayseri'nin öğrenciye hitap etmediği, hatta yerel halkın Erciyes Üniversitesi öğrencilerine "varoş gözüyle baktığı" gibi iddialar yer almaktadır. Bazı yorumculara göre okul ne kadar iyi olursa olsun, Kayseri'de olması tercih edilebilirliğini düşürmektedir. Ancak bir yorumda ise Kayseri'nin aşırı kalabalık olmaması nedeniyle öğrenci için iyi bir yer olabileceği gibi zıt bir görüş de mevcuttur.